Kural olarak ölümlü bir trafik kazasında ölenin geride kalan mirasçılarının hem zarara sebebiyet veren kişiden hem de var ise eğer bu kişinin sigortacısından destekten yoksun kalma tazminatı isteme hakları vardır.
Trafik kazası ölenin tek taraflı olarak yapmış olduğu bir kaza olsa bile, sağlığında onun desteğinden yararlanan kişiler bu kez ölenin kullandığı aracın Trafik Sigortasından destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilirler.
Tazminat hukukumuzun temelinin kusur esasına dayanması nedeniyle ölenin tek taraflı olarak ve kendi kusuru ile meydana getirdiği kaza neticesinde geride kalanların destekten yoksun kalma tazminatını ölenin kullandığı aracın Trafik Sigortasından (Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası) talep edebileceklerini bilmemeleri çok sık rastlanan bir durumdur. Hâlbuki burada kişinin kendi kusuruna dayanarak bir hak talep etmesi değil, kusuru olmayan ve ölenin desteğinden yararlanan kişilerin zararlarının tazmini talep etmesi durumu söz konusudur. Hadiseye bu çerçevede bakıldığında tazminat hukukumuzun temelinde yer alan “kusur sorumluluğu” prensibinin bu hak talebine mani olmadığı görülecektir.
Tek taraflı trafik kazasında ölenin destek olduğu kişiler çoğu kez bu haklarından habersiz olup uzun yıllar boyunca sigortadan herhangi bir hak talep etmemekte, hak talebinde bulundukları taktirde de sigorta şirketlerinin “zamanaşımı” itirazı ile karşılaşmaktadırlar.
Gerçekten de konuyu düzenleyen 2918 sayılı yasanın 109. maddesi 2 yıllık bir zamanaşımı süresini öngörmekte ve çoğu kez bu haklarından habersiz olan mağdurlar uzun süreler sonra bu haklarının peşine düşmekte ancak zamanaşımı engeliyle karşılaşmaktadırlar.
Bahsedilen maddenin devamında ise davanın cezayı gerektiren bir fiilden doğması halinde ceza zamanaşımının uygulanacağı hüküm altına alınmaktadır. Daha açık ifade etmek gerekirse, ölümlü trafik kazası 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Haziran 2005 Tarihinden sonra gerçekleşmiş ise, 85/1 maddesinde tanımlı 6 yıllık üst sınır nedeniyle aynı yasanın 66/1-d maddesi gereğince 15 yılda zamanaşımına uğrayacaktır. Bir başka deyişle, 01/06/2005 Tarihinde meydana gelen tek taraflı ölümlü trafik kazası nedeniyle hak sahiplerinin destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin talepleri 01/06/2020 tarihinde zamanaşımına uğrayacaktır.
Tek taraflı meydana gelen ölümlü trafik kazasında zamanaşımı süresinin ne olacağı konusu Yargıtay tarafından da değerlendirilmiş olup en son 17. Hukuk Dairesinin 17/06/2015 tarih ve 2014/3863 E. 2015/8830 K. Sayılı ilamı ile yukarıda bahsettiğimiz şekilde 15 yıllık zamanaşımının geçerli olacağına hükmedilmiştir.
Daire kararı oy çokluğuyla verilmiş olup, karara muhalefet şerhi veren üyenin görüşü “ortada tek taraflı olarak meydana gelmiş ve tamamen sürücünün kendi kusuruyla oluşmuş bir zarar mevcut olduğundan, mağdur ile fail aynı kişi olup suçtan bahsedilemeyeceğinden uzamış zamanaşımının olaya uygulanamayacağı” şeklindedir. Biz şahsen bu görüşe katılmıyoruz. Zira yasa bir ceza davasının açılmasından değil, eylemin suç teşkil eden bir eylem olup olmamasından bahsetmektedir. İlk bakışta kişinin kendi kusurlu olduğu bir kaza neticesinde ölmesi suç vasfında değildir denilebilir ise de bu maddi vakıa kategorik olarak 5237 sayılı TCK’nun 85. maddesinde tanımını bulan “taksirle öldürme” suçundan ibarettir. Yasanın ceza zamanaşımının uygulanması için aradığı şey kusurlu yahut kusursuz olmak, veya ceza davasının açılıp açılmaması değil “tazminat talebine konu olan hadisenin cezayı gerektiren bir fiil” olup olmamasıdır. Biraz daha açmak gerekirse, kişinin tek taraflı trafik kazası sonucu ölmesinde %99 kusur ölene ait olsa, %1 kusur da bir başkasına ait olsa bu kez %1 kusur sahibi hakkında soruşturma açılacak ve yargılama cihetine gidilecektir. Yargılamada %1 kusur atfedilen kişinin kusursuz olduğunun anlaşılması halinde eylemin vasfı ve niteliği değişmeyecek hadise 2918 sayılı yasanın aradığı manada cezayı gerektiren bir fiil olarak tanımlanacak ve uzamış zamanaşımı uygulanacaktır. Yasanın koruduğu hukuksal değer, ceza yargılamasının konusu “olabilecek” bir hadisede hukuki hakların zail olmasını önlemektir. Dolayısıyla yasanın murad ettiği şeyin aksine bir yorumu içeren ve temelde dava açılıp açılmaması noktasından hareket eden muhalefet şerhinin hukuka uygun olmadığı ve daire görüşünün isabetli ve adil olduğunu düşünüyoruz.
Konuyu 765 sayılı TCK’nın geçerli olduğu 1 Haziran 2005 tarihinden önce meydana gelen tek taraflı ölümlü trafik kazaları açısından incelediğimizde bunların zamanaşımı açısından şöyle bir sonuç ortaya çıkmaktadır;
Şayet, tek kişinin öldüğü bir trafik kazası mevcut ise bu durumda ceza zamanaşımı TCK 455/1 maddesinde tanımlı olan 5 Yıllık üst sınır nedeniyle aynı yasanın 102/4 maddesi gereğince 5 yıl olup 31/05/2005 tarihinde meydana gelen tek taraflı ölümlü trafik kazası nedeniyle olan talepler eğer müracaatta bulunulmamış ise 31/05/2010 tarihinde zamanaşımına uğramıştır.
Ortada birden fazla kişinin öldüğü yahut bir kişinin ölüp bir veya birden fazla kişinin 456/2 kapsamında yaralandığı bir kaza mevcut ise bu durumda 455/2 maddesinde tanımlı olan 10 Yıllık üst sınır nedeniyle aynı yasanın 102/3 maddesi gereğince 10 yıl olup 31/05/2005 tarihinde meydana gelen tek taraflı ölümlü trafik kazası nedeniyle olan talepler eğer müracaatta bulunulmamış ise 31/05/2015 tarihinde zamanaşımına uğramıştır.
Sözün özü, 1 Haziran 2005 Tarihinden sonra meydana gelen tek taraflı ölümlü trafik kazalarında kusurun tamamı ölene ait olsa ve herhangi bir kimse hakkında ceza davası açılmamış olsa bile, ölenin desteğinden mahrum kalanların, misal sağ kalan eşi veya çocuklarının yahut anne ve babasının ölenin kullandığı aracın Tarfik Sigortasından destekten yoksun kalma tazminatı talep hakları vardır ve bu hak kazanın meydana geldiği günden itibaren 15 Yıl sonra zamanaşımına uğrayacaktır.